Batman’da ziyaretlerde bulunan Ulusal Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, AK Parti Batman Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi’ne katıldı.
Kongrede konuşma yapan Yusuf Tekin, AK Parti iktidarı devrinde okullarda seçmeli Kürtçe dersi koyduklarını, özel Kürtçe kurslarının ve özel okullarda seçmeli Kürtçe dersinin önünü açtıklarını belirtti.
“DEM Parti’de siyaset yapan, tanıdığımız bireylere soruyorum. Diyorum ki, siz bu bölgedeki çocukların okula gitmesini, eğitim almasını istiyor musunuz? Bakın biz ne yapıyoruz? Onlar ne yapıyorlar?” diyen Tekin, şunları söyledi:
“Müsteşarken en üzüldüğüm, hayatımdaki en trajik olaylardan bir tanesi, Aybüke ve Necmettin öğretmenimizin ki, onlarla birlikte PKK’nın kaçırdığı öğretmenlerimiz de var, onlarla ilgili yaşadığımız süreç. Kürtlerin eğitim almasını, yazılımcılar, tıp tabiplerinin yetişmesini istiyorsanız, bu okullara gönderdiğimiz öğretmenlere, buralarda yaptığımız okullara gözünüz üzere bakmanız gerekmez mi? Buralardaki öğretmen arkadaşlarımızı yaşam tehdidiyle karşı karşıya bırakarak, çukur olaylarında yaşadığımız üzere okullarımızı yakarak Kürt çocuklarına yarar verdiğinizi mi düşünüyorsunuz? Bir taraftan okullarımızı yakın, öğretmenlerimizi kaçırın, öldürün, öbür taraftan da deyin ki, Kürt çocukları eğitim alamıyorlar. Arkadaşlar bu gerçek bir siyaset mıdır? Dengeli bir siyaset mıdır? Bunu yapan insanların, Kürtlerin haklarını, Kürt çocuklarının geleceğini düşündüğünü söylemek akıl kârı bir iş değil.”
‘DÜNYADA BÜTÜN SINIFLARINDA AKILLI TAHTTA OLAN TEK ÜLKE TÜRKİYE’
Batman’da 2002’de 3 bin 482 olan öğretmen sayısının 10 bin 355’e, 373 olan okul sayısının da 793’e yükseldiğini söyleyen Yusuf Tekin, dersliklerdeki ortalama öğrenci sayısının 52’den 23 öğrenci düştüğünü aktardı.
Bakan Tekin, “Türkiye 2002 öncesi ve sonrasına açısından baktığımızda, Türkiye’ye çağ atlattık diyorum. Muhalefette de beni eleştiriyor lakin sayılar burada. Şu sayıları görüp neyi inkar ediyorlar? Şimdiye kadar sizin yapmadıklarınızı biz yaptık. Ya bir takdir edin. Nereye itiraz ediyorlar biliyor musunuz? Diyorum ki, çocuklarımıza eğitim vereceğiz. Çağdaş dünyada rekabet edebilecek enstrümanlar neyse bu çocukları, kendi çocuğum üzere kabul edip bu enstrümanlarla donatacağım. Ne yapacağız? Okullarımıza akıllı tahtalar koyduk. Bakın Birleşmiş Milletler alenen bir şey söylüyor. Diyor ki, dünyada bütün sınıflarında akıllı tahtta olan tek ülke Türkiye” dedi.
Türkiye’deki laiklik anlayışının kozmik kıymetlere uymadığını söyleyen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 1940’lı yıllarda mescitlerin kapatıldığını sav ederek, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
1940’LI YILLARDA VATANDAŞIN KUR’AN-I KERİM ÖĞRENMESİNİ YASAKLADILAR
Beni eleştiriyorlar. Diyorlar ki laik eğitim açısından senin söylediğin şey karşıt. Ben de diyorum ki size aykırı olabilir lakin Batman’da, Erzurum’da vatandaşların kıymetlerine aksi değil. Bir zıtlık varsa sizin laiklikten anladığınız şey de vatandaşın anladığı şey ortasında zıtlık var. 1940’lı yılları hatırlayın, mescitlerin kapısına kilit vurmak, mescitleri ahıra çevirmek, vatandaşın Kur’an-ı Kerim öğrenmesini yasaklamak. Sizin laiklikten anladığınız şey bu. O vakit sizin laiklikten anladığınız şey de benim anladığım şey birebir değil.
SENİN SAVUNDUĞUN LAİKLİKLE, BENİM ANLADIĞIM LAİKLİK BİR DEĞİL
Ben laiklikten bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Sen neyi anlıyorsun? Sen Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklanmasını anlıyorsun. O vakit ikimizin laiklik anlayışı ortasında kuşkusuz fark var. Ben kozmik laiklikten yanayım, sen Türkiye’ye mahsus kendi icat ettiğin laiklik kavramını bana dayatıyorsun. Bu olmaz. Senin laiklikten anladığın şey şu; üniversiteye başörtüsüyle gitmek isteyen çocuğu ikna odalarına alıp ikna etmeye çalışmak, bunu laiklik gereğiyle yaptınız. Bunu yaparken de kendinizi laiklikle savundunuz. Pekala senin savunduğun laiklikle, benim anladığım laiklik bir mi? Bir değil.
EVRENSEL TANIMLAMALARLA ÖRTÜŞMEYEN KAVRAMLARI BİZE DAYATIYORLAR
AK Parti iktidarının birinci yıllarında başörtüsüne özgürlük diye 411 milletvekilimiz anayasa değişikliğinin altına imza attılar. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Niçin taşıdı? Laikliğe ters diye taşıdı. İçeriğinde ne var? İçeriğinde şu var. Üniversiteye giden öğrenci başını örterek gitsin istiyorsa. Artık bunun neresi laiklik anlayışıyla yahut laiklikle çelişiyor, üniversal manada. Zira laiklik dediğimiz şey, insanların dini inanç ve ibadet hürriyetlerinin teminat altına alınması. Bu kadar. 2014’te bir yönetmelik değişikliği yaptık. Okullarda doğal aydınlatmalı ibadet alanı kuralı getirdik. Laikliğe karşıt diye iptal davası açıldı. Artık bu nasıl laikliğe ters. İstiyorsa, lise öğrencileri de başını örtebilsin, öğretmenler de başını örtebilsin diye düzenleme yaptık. Laik laiktir diye Danıştay’a başvurdular. Artık burada bir sorun var. Kendi ideolojik bakış açılarını bize dayatmak isteyen birileri üniversal tanımlamalarla asla örtüşmeyen kavramları bize dayatıyorlar ve bizi bunun üzerinden eleştiriyorlar.
SİZİN YAPTIĞINIZ ŞEYLER LAİKLİĞE AYKIRI
Biz binlerce yıllık devlet geleneği olan bir toplumuz ve devlet geleneğimizde dominant nokta kardeşlik hukuku. Kendin için ne olmasını istiyorsan kardeşin için de tıpkı şeyi isteyeceksin. Kendin ibadetini yaparken, kardeşim dediğin yanındaki insanın ibadetini yapamaması bizim geleneğimizle asla uyuşmaz. Müfredatta yaptığımız şeyleri eleştiriyorlar. Diyorlar ki, sizin yaptığınız şeyler çağ dışı. Sizin yaptığınız şeyler laikliğe karşıt. Ben de diyorum ki, Erzurum’un bir köyünden çıkan bir insan olarak içinden çıktığım toplumun bedelleriyle çocuklarımın yetişmesini istiyorum. Bu bedellerden gurur duymasını istiyorum. Bunun uğraşını yapıyorum. O yüzden de bunları yapıyorum. Siz beni ne kadar eleştirirseniz eleştirin yeniden bunları yapmaya devam edeceğim.